9. Daire
2014/4977 E. ,
2014/4573 K.
- SAHTE FATURA,
- KATMA DEĞER VERGISI,
- TAKDIR KOMISYONU,
- VERGI ZIYAI CEZASI,
- CEZALI TARHIYAT
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.
Özeti : İdarenin vergi inceleme
yetkisini kullanması gerekirken bu yol işletilmeksizin takdir komisyonu kararı
uyarınca indirimlerin reddedilmesinde hukuki isabet bulunmadığı hakkında.
Temyiz
İsteminde Bulunan : Marmara
Kurumlar Vergi
Dairesi
Müdürlüğü
Vekili
: Av. …
Karşı
Taraf : … Gıda Mamulleri Tic. ve San. A.Ş.
İstemin
Özeti :
Davacı adına, bir kısım alış faturasının sahte olduğundan bahisle takdir
komisyonu kararına dayanılarak 2006/Eylül, Ekim dönemleri için re'sen tarh
edilen katma değer vergisi ile kesilen vergi ziyaı cezasının
kaldırılması istemiyle açılan davayı kabul eden İstanbul 3. Vergi Mahkemesi'nin
19/12/2013 tarih ve E:2013/455, K:2013/3140 sayılı kararının; dilekçede ileri
sürülen sebeplerle bozulması istenilmektedir.
Cevabın
Özeti : Yasal dayanaktan yoksun olan
temyiz isteminin reddi gerektiği yolundadır.
Tetkik
Hakimi Hüseyin Aydemir'in Düşüncesi : Davacı adına, sahte fatura kullandığından bahisle
takdir komisyonu kararına dayanılarak dava konusu cezalı tarhiyat yapılmış ise
de; mükelleflerin gerek sahte fatura kullanmaları gerekse defter ve belgelerini
ibraz etmemeleri gibi durumlar, matrah takdirini gerektiren durumlar değil,
katma değer vergisi indirim mekanizması içinde değerlendirilmesi
icabeden ve katma değer vergisi indirimlerinin reddini gerektiren
durumlardır. Bu gibi hallerde, mükelleflerin matrah takdiri için takdir
komisyonlarına sevk edilmesi ve kendisine matrah, servet ve kıymet takdiri
görevi verilmiş olan ve katma değer vergisi indirim reddi yetkisi
bulunmayan takdir komisyonlarınca takdir edilen matrah üzerinden cezalı
tarhiyat yapılması mümkün olmadığından davacı adına takdir komisyonu kararına
istinaden yapılan dava konusu cezalı tarhiyatta hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Bu nedenle, dava konusu cezalı tarhiyatı kaldıranvergi mahkemesi
kararının bu gerekçe ile onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK
MİLLETİ ADINA
Hüküm veren
Danıştay Dokuzuncu Dairesince işin gereği görüşüldü:
Davacı adına
bir kısım alış faturalarının sahte olduğundan bahisle takdir komisyonu kararına
dayanılarak 2006/Eylül, Ekim dönemleri için re'sen tarh edilen vergi ziyaı cezalı
katma değer vergisinin kaldırılması istemiyle açılan davayı kabul
eden vergi mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulması
istenilmektedir.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun "Re'sen Vergi Tarhı"
başlıklı 30. maddesinde, re'sen vergi tarhı, vergi matrahının
tamamen veya kısmen defter, kayıt ve belgelere veya kanuni ölçülere dayanılarak
tespitine imkan bulunmayan hallerde takdir komisyonları tarafından takdir
edilen veya vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlarca
düzenlenmiş vergi inceleme raporlarında belirtilen matrah veya
matrah kısmı üzerinden vergi tarh olunması şeklinde
tanımlanmış ve maddenin 6. bendinde; tutulması zorunlu olan defterlerin veya
verilen beyannamelerin gerçek durumu yansıtmadığına dair delil bulunursa, bu
bir re'sen tarh nedeni olarak belirlenmiştir.
Aynı Kanun’un "Takdir Kararı" başlıklı 31. maddesinde, takdir
komisyonunca belli edilen matrah veya matrah kısmının takdir kararına
bağlanılacağı belirtilmiş, "Komisyonların Görevleri" başlıklı 74.
maddesinin 'a' fıkrasının 1. bendinde, yetkili makamlar tarafından istenilen
matrah ve servet takdirlerini yapmak; 2.bendinde ise vergi kanunlarında
yazılı fiat, ücret veya sair matrah ve kıymetleri takdir etmek komisyonun
görevleri olarak belirlenmiştir.
Bilindiği üzere, katma değer vergisi, mal ve hizmetlerin
üretiminden tüketimine kadar geçen üretici, tüketici, yarı toptancı,
perakendeci gibi her aşamada katılan değer üzerinden alınan, her aşamada
matrahı katma değer olan ve sonunda tümü tüketici üzerine kalan bir vergi olup
katma değer vergisini, diğer vergilerden ayıran en
önemli özellik, vergi indirimi mekanizmasıdır. Mekanizmanın
işleyişi, emtia teslim ve hizmet bedeli üzerinden hesaplanan katma değer vergisinden,
bu satışların girdilerine ilişkin olarak ödenen katma değer vergisinin
indirilmesi esasına dayanmaktadır. Vergi mükellefi, katma
değer vergisi sistemi içinde, aracı görevi yapar. Sattığı mal ve
hizmetler üzerinden tahsil ettiği vergiden mal ve hizmet alışında
ödediği vergiyi indirir, bakiyesini devlete öder. Bu işlem her
safhadaki mükellef tarafından tekrarlanmaktadır.
3065 sayılı
Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 29. maddesinde de, katma değer vergisi
indirim mekanizması düzenlenmiş, 29. maddenin (a) bendinde; mükelleflerin,
yaptıkları vergiye tabi işlemler üzerinden hesaplanan katma
değer vergisinden kendilerine yapılan teslim ve hizmetler
dolayısıyla hesaplanarak düzenlenen fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen katma
değer vergisini indirebilecekleri belirtilmiştir.
Görüldüğü
üzere, 3065 sayılı Kanunu’n 29. maddesine göre mükellefler kendilerine yapılan
teslim ve hizmetler nedeniyle düzenlenen fatura ve benzeri vesikalardaki katma
değer vergisini indirim konusu yapabilirler. Ancak, 213
sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 3. maddesinin (B) bendinde ifade
edildiği üzere vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve
bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti esastır. Bu kuralın gereği olarak
mükelleflerin Katma Değer Vergisi Kanunu’nun yukarıda sözü edilen
29. maddesi hükmünden yararlanabilmelerinin ön şartı fatura ve benzeri
vesikaların gerçeği yansıtmasıdır. Bu madde hükümlerine göre mal alışları
nedeniyle yüklenilen katma değer vergilerinin indirim ve iade
konusu yapılabilmesi için faturaların gerçek bir mal alım satımı karşılığı
düzenlenmesi gerekmektedir. Mükelleflerce indirim konusu yapılan katma
değer vergilerine ilişkin fatura ve benzeri belgelerin gerçek bir
mal teslimi veya hizmet ifasına dayanmadığı ve düzenlenen belgelerin
muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge olduğu hususlarının vergi dairesince, Vergi Usul
Kanunu uyarınca yapılacak inceleme sonucu açık ve somut bir şekilde tespit
edilmesi durumunda, indirim konusu vergilerin reddi ve resen vergi tarhiyatına
konu yapılabileceği açıktır.
Bu kapsamda
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 134. maddesinde, vergi incelemesinden
maksadın, ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu araştırmak tespit
etmek ve sağlamak olduğu; aynı maddenin 2. fıkrasında ise, incelemeye yetkili
olanlar tarafından lüzum görüldüğü takdirde inceleme, işletmeye dahil iktisadi
kıymetlerin fiili envanterinin yapılmasına ve beyannamelerde gösterilmesi
gereken unsurların tetkikine de teşmil edilebileceği hüküm altına alınmıştır.
Dosyanın incelenmesinden, davacının 2006 yılında sahte ve muhteviyatı
itibariyle yanıltıcı belge kullandığının vergi tekniği raporu
ile belirlendiği gerekçesiyle 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu’nun
30. maddesi uyarınca takdir komisyonuna sevk edilerek burada tespit edilen
matrah üzerinden tarh edilen bir kat vergi ziyaı cezalı
katma değer vergisinin davacıya tebliğ edilmesi üzerine bakılan
davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Yukarıdaki kanun hükümlerinin değerlendirilmesinden, mükelleflerin kendilerine
yapılan teslim ve hizmetler dolayısıyla düzenlenen fatura ve benzeri
vesikaların gerçeği yansıtmadığı ve sahte fatura olduğu hususunun ortaya
konulmuş olması durumunda 3065 sayılı Kanun ile getirilen ve katma değer vergisine
özgü bir mekanizma olan indirim mekanizmasından yararlanamayacakları, ancak
davacının sahte fatura kullandığı hususunun ise, 213 sayılı Vergi Usul
Kanunu’nun 134. maddesi uyarınca usulüne uygun olarak yapılacak vergi incelemesi
sonucunda düzenlenecek vergi inceleme raporu ile tespit
edilebilecek bir durum olduğu, zira, burada tespit edilecek hususun, matrahın
beyan edilmemesi veya eksik beyan edilmesi değil, mükellefin yasal defterlerine
kaydetmek suretiyle indirim konusu yaptığı fatura ve belgelerin gerçek durumu
yansıtıp yansıtmaması olduğu, söz konusu fatura ve belgelerin gerçek durumu
yansıtmaması durumunda ise, vergidairesince, mükellefin katma
değer vergisi indirimlerinin reddi suretiyle hakkında tarhiyat
yapılabileceği anlaşılmaktadır.
Takdir
komisyonlarının görevi; 213 sayılı Vergi Usul Kanunu uyarınca,
yetkili makamlar tarafından istenilen matrah ve servet takdirlerini yapmak
ile vergi kanunlarında yazılı fiat, ücret veya sair matrah ve
kıymetleri takdir etmektir. 3065 sayılı Yasada öngörülen indirim mekanizması
ise, vergilendirme tekniği açısından, matrah takdirinden farklı bir
müessese olup mükelleflerin; gerek sahte fatura kullanmaları gerekse defter ve
belgelerini ibraz etmemeleri gibi durumlarda, matrah takdirini gerektiren bir
husus bulunmaması nedeniyle, bu tür fiillerin, 3065 Sayılı Katma Değer Vergisi
Kanunu’nun 29. ve 34. Maddelerinde düzenlenen, indirim mekanizması içinde
değerlendirilmesi suretiyle, katma değer vergisi indirimleri
yönünden yapılacak vergi incelemesi ile bir sonuca bağlanması
gerekmektedir. Bu nedenle, bu gibi hallerde, mükelleflerin matrah takdiri için
takdir komisyonlarına sevk edilmesi ve kendisine matrah, servet ve kıymet
takdiri görevi verilmiş olan ve katma değer vergisi indirim reddi
yetkisi bulunmayan takdir komisyonlarınca takdir edilen matrah üzerinden cezalı
tarhiyat yapılması mümkün değildir.
İdari işlem
ve tasarruflarla kişilerin hukukunda haricen değişiklik yapma yetki ve
imtiyazına sahip olan idarenin, bu yetkisini kullanırken öncelikle yetkinin
kullanılmasına ilişkin şekil ve koşullarının belirlendiği usul kanunlarının
kendi üzerine yüklediği görevler çerçevesinde hareket etmesi gerekir. Zira
Anayasada yer alan hukuk devleti ilkesinin doğal bir sonucu da idarenin işlem
ve eylemlerini, hukuk kuralları çerçevesinde ve yine bu kuralların yüklediği
görev ve yetki kapsamında yürütmesidir. Bu nedenle yukarıda belirtilen mevzuat
uyarınca, davacının sahte fatura kullandığından bahisle takdir komisyonuna sevk
edilmesi üzerine, katma değer vergisi indirim reddi yetkisi
bulunmayan takdir komisyonunca alınan karara istinaden davacı adına yapılan
dava konusu cezalı tarhiyatta hukuka uyarlık bulunmadığından dava konusu cezalı
tarhiyatı kaldıran vergi mahkemesi kararı sonucu itibariyle
yerinde görülmüştür.
Açıklanan
nedenlerle, temyiz isteminin redddine, İstanbul 3. Vergi Mahkemesi'nin
19/12/2013 tarih ve E:2013/455, K:2013/3140 sayılı kararının yazılı gerekçe ile
onanmasına, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 gün içinde kararın
düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 16.06.2014 tarihinde oybirliğiyle
karar verildi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder